|
Japon Medyasında Ve Animelerde Sansür Ve Denetim Mekanizmaları
Deniz
Tansel
1980’lerin ortalarından itibaren Japon popüler kültürünün
küresel pazarda da dolaşıma giren örnekleri olan mangalar
ve animeler, her ne kadar Japonya’da lisans üstü programı
olan “Manga Çalışmaları” ile akademik araştırma kapsamına
alınmışsa da; özellikle popüler kültür üzerine çalışan
akademisyenler tarafından göz ardı edilmektedir. Genellikle
metin çözümlemesi yapmak ile yetinilmektedir (Binark:
2002). Bu çalışmanın amacı anime ve mangada içerik analizinin
ötesine geçerek, dağıtım ile ilgili kanunlar, sansürle
ilgili yasal denetim gibi hukuki bir perspektiften animeleri
incelemektir.
MANGA VE ANİMELERİN TARİHSEL GELİŞİMİ
“Bizim
dinimiz yoktur. Bizim sadece eğlencenin gücüne ihtiyacımız
vardır”
Takahashi
Manga ve anime Japonya’nın sanayileşmesi
ile ortaya çıkmıştır. Animeyi Japon toplumundaki değişiklikleri,
toplumsal siyasal ve kültürel çalışmaları ve yeni tüketim
eğilimlerini izlemenin bir haritası olarak kullanmak mümkündür.
- İkinci Dünya Savaşı
sonrası: İşgal Kuvvetleri, popüler kültür ürünlerine
sansür uygulamışlardır. Hiroşima ve Nagasaki’ye, Amerika
tarafından atılan atom bombalarıyla ilgili haber yapılması
yasaklanmıştır (Binark: 2002).
- 1950’li yıllar
Japon toplumunun Amerika orta sınıfının yaşam standardı
ile karşılaştığı ve bunlara özendiği yıllardır. Godzilla
adlı yapım Amerikanlaşma sonucunda, doğanın teknolojiye
kurban edilmesinin simgesidir (Binark: 2002).
- 1960’larda
basın, yayın ve kağıt geri dönüşüm teknolojisindeki
gelişmeler popüler kültür metinlerinin dolaşımını olumlu
yönde etkilemiştir. Savaş sonrası üretmek, iç ve dış
pazarlarda satmak ve tüketmek Japonya’nın yeni ekonomik
düzenidir. 1964’te Japon halkının yarısından fazlası
televizyon sahibiydi. Bu gelişmeler sonucunda sosyal
bilinç oluşmuş ve Amerikan-Japon Güvenlik Anlaşması’nı
eleştiren manga ve animeler yayınlanmaya başlamıştır
(Binark: 2002).
- 1970’lerin
başında 75 manga dergisi vardı, toplam aylık satış 20
milyondu. Yine aynı dönemde kadınlar da manga endüstrisine
dahil oldular. Fakat 1973 Petrol Krizi’ni izleyen yıllarda
Japonya’ya eleştirel söylem yaygınlığını yitirdi ve
birey, özel alana çekildi. Bu yolla, Japonya’da ulus
devletin gözetiminde kapitalistleşme ve hızlı kalkınma,
sözde homojen Japon orta sınıf yaratma projeleri ve
toplumun siyasal söylemlerden arındırılması devletin
ana politikası haline geldi. Bu dönemde Japonya’nın
ideolojisi etnik-kültürel, milliyetçi bir ideoloji olan
Japonculuk’tur. 1970’li yıllarla birlikte yetişkin manga
ve animeleri doğdu ve Japonya pornografi pazarının farkına
vardı (Binark: 2002).
- 1980’lere gelindiğinde
180’e yakın pornografik içerik manga ve anime piyasaya
sunuldu. 1980’lerin başında enformasyon alanında tekno-milliyetçilik
Japonya’nın resmi ideolojisi haline gelmiştir. Böylece
“popüler tarih” yeniden keşfedildi. Bu keşif, mangalara
ve animelere de yansıdı. Devlet televizyonu NHK’da bu
tür ürünler yayınlandı. Bu dönemde Japonya’da yeni insan
tipi ortaya çıktı. Japon halkının tek tip bir orta sınıftan
oluşmadığı ve farklı tüketim tercihlerinin olduğu anlaşıldı.
Beyaz yakalı işgücünü hedef alan manga ve animeler doğdu.
Ekonomik sorunlar, doğal-insan-teknoloji ilişkisi anime
ve mangalarda işlenmeye başladı (Binark: 2002). Yayıncılar
ve mangakalar yetişkin mangasının ulusal/yerel politikaların
da ötesinde Japonya’nın uluslararası platformda temsili
açısından büyük rolü olduğunu gösterdiler. Morning’in
editörü 1980’lerin ortasında politik yetişkin mangasının
söylemsel ve diplomatik potansiyelini fark ederek, yeni
Japon düşüncesini mangalarla bilinçli olarak vurgulamaya
karar verdi. Ona göre bu keşiften sonra doğan en büyük
değişiklik 1988’de başlayan sessiz hizmetti. Japonya’nın
diğer ülkelerle ilişkileri sessiz hizmet çerçevesinde
tekrar değerlendirildi. 1980’lerde Japonya yeni bir
süper güç haline geldi. Japonya’nın üzerinde konuşmaya
değecek bir ordusu yoktur. Sadece güçlü bir ekonomisi
vardır. ABD’deki rakiplerini geride bırakmalarını sağlayan
ise Japon firmalarının entelektüel birikimleri ve mühendislik
bilgileridir.
- 1990’ların
Japonya’sı ise hem tüketim toplumu, hem de enformasyon
toplumudur. Enformasyon toplumunun başlıca özelliği,
toplumsal ve ekonomik yapıların örgütlenme ve işleme
mekanizmalarının enformasyon ve enformasyon teknolojileri
temelli hale gelmesidir. 1990’ların Japonya’sında tüketim
sadece gerçek bir ürünü satın almak değildir. Tüketim
ile birlikte imgelerin sunduğu yaşam biçimini simgesel
olarak üstlenmektir. Bu da Japonya’nın tüketim toplumu
oluşunun göstergesidir. Japonya’da yaşayan Kore asıllı
etnik azınlık kamusal alana dahil olmaya çalışmaktadır.
Japon feministlerinin de ataerkil toplumsal yapıyı dönüştürmeye
yönelik çabaları
kurumlaşmıştır (Binark: 2002). Vampire Hunter D, 1992’de
İngilizce’ye dublajlandı, ABD’de vizyona girdi ve Amerikan
televizyonlarında defalarca gösterildi. Böylece Japon
Animasyonunun Batı’da popülerleşmesinde önemli bir rol
üstlendi (Özkaracalar: 2002). Manganın yabancılar tarafından
Japon kültürünü ifade eden bir form olarak kabul edilmesi,
manganın Japonya içinde kültürel bir ürün olarak kabul
edilmesini sağladı. Politik ve ekonomik ifadeler taşıyan
yetişkin mangaları ve serileri Japonya’nın yurtdışındaki
imajı ile bağlantılı hale gelmiştir. Bilgilendirici
manga kitapları mesajların uluslar arası düzeyde anlaşıldığından
emin olmak için İngilizce ve Fransızca’ya çevrildi.
1990’ların ilk yarısında The Washington Post, Le Monde,
The Observer gibi yabancı dergilerde mangalarla ilgili
yazılar çıktı. “Made in Japan” gibi kitaplar, Japon
Kültürel Çalışmaları bölümlerinin kütüphane raflarında
yerlerini aldılar. Diğer bilgilendirici mangalar ise
Japon hükümeti çalışanlarının, yabancı ülkelerin diplomatlarına
hediye ettikleri kültürel ürünler haline geldiler. Merkezi
Tokyo’da olan Mandarake Incorporated adlı anime ve manga
ürünleri satan firma küresel bir yayılma gösteriyor.
1999’da Los Angeles’ta ve 2001’de Bolonya’da şubelerini
açtı. Bu firmanın sahibi Masuzo Furukawa, Japonya’nın
bu ürünlerin dağıtımına büyük önem verdiğini, Japonya’daki
bir ürünün ABD’de satılması ile arasında zaman farklı
olmadığını söylüyor. Anime ve manga karakterlerinin,
MTV grafiklerinde, sokak modasında, barlarda hatta müzelerde
karşımıza çıkabileceğini ekliyor.
- 2000’lerin
Japonya’sında egemen ve bağımlı sınıflar arasında rızanın
sağlanması ise kimlik farklılıklarının onaylanması ile
gerçekleşmektedir. Bu onay farklı taleplere yönelik,
farklı kişisel ve yerel malların piyasaya sunulması
ile mümkün olmaktadır. Popüler kültür ürünleri örnekleri
olan manga ve animeler Japonya’nın ve Japon olmanın
popüler olarak kutsanmasında rol oynar (Binark: 2002).
Berlin Film Festivali’nin en büyük ödülünü ve Oscar
ödüllerinde En İyi Animasyon Filmi ödülünü, Hayao Miyazaki’nin
“Spirited Away” adlı animesi aldı. Japon anime stili
çizgi filmleri, ABD kablolu TV’lerinin okul sonrası
ve cumartesi sabahı yayınlarının çoğunu doldurmaktadır.
2001’de Japonya’da hala gelirler ve hayat kalitesi yüksek,
yaşam süresi ise uzundu. Ancak yen ve gayri safi milli
hasıla düşerek 17 yıl öncesinin rakamlarıyla eşitlenmişti.
Çalışan nüfus ile, işsiz nüfus birbirine eşitti. IMF,
Tokyo Bankaları’nın itiraf ettiklerinden bile daha kötü
durumda olduğuna inandıkları için araştırma başlattı.
Japonya günümüzde tekrar süper güç haline gelerek, küresel
ölçekte kültürel etkisini gösteriyor. Pop müzikten,
elektronik ürünlere; animelerden mangalara, mimariden
modaya eskisine göre daha büyük bir kültürel güç olarak
karşımıza çıkıyor. Pek çok metropol gibi Tokyo da Amerikan
ürünleri satıyor. Matrix gibi Hollywood filmleri James
Cameron’un Dark Angel’ını da içeren TV dizileri Japon
animelerinden esinlenmektedir. Çizgi film ve video oyunu
olan Pokémon 65 ülkede yayınlanıyor ve 30’dan fazla
dile çevrildi. Hatta Time Dergisi’nin kapağı oldu. Japonya
1980’lerdeki ekonomik süper güç olma özelliğini yitirmiş
olsa da, günümüzde pop müzikten elektronik eşyalara,
mimariden animelere kadar uzanan geniş bir alanda kültürel
süper güç olma şerefine erişti. Japonya’nın kültürel
gücü Amerika’nın kapitalist ve bireyselci etkisinden
çok daha farklıdır. Japonya, Fransa gibi yegane kültürel
ve ulusal karakterini yitirmekten korksaydı kültürel
etkisi Japonya dışında görünmez olacaktı.
Japon Medyası’nda
Sansüre Dair İki Zıt Yaklaşım: Stereotip Perspektif ve
Batılılaşma Perspektifi
“Japon Medyası’nda Sansür: Bir
Anket Raporu” adlı çalışmanın sahibi olan David Kowalewski’ye
göre, Japon medyasının sansüre ve denetim mekanizmasına
ilişkin tutumuyla ilgili olarak iki genel kanı vardır:
Geleneksel ve kapalı bir toplumun özgürlük ve açıklık
gibi değerleri göz ardı edeceğini öne süren “Stereotip/Basmakalıp
Perspektif” ve bunun tamamen tersi bir yaklaşımla özgürlük
ve açıklık gibi değerlerin bu toplumlarda köklendiğini
savunan “Batılılaşma Perspektifi”. Herzog gibi, Stereo
tip yaklaşıma sahip olan yazarlar, Japonya’yı muhafazakar
ve çelişkileri göz ardı eden bir toplum olarak nitelendirirler.
Haklara ve özgürlüklere dair uzun süreli bir geleneğe
sahip olmayan ülkelerin medyaları sadece göstermelik bir
bireysellik gösterirler ve tek sesli olurlar. Fukushima
ise Japonya’da medya çalışanlarının da elit kesimden olduklarını,
bu nedenle kendileri gibi elit olanları eleştirmekten
kaçındıklarını savunur (Fukushima: 1989). Batılılaşma
Perspektifi’ne sahip olan Kerbo ve Mc Kinsky’e göre ise
Japonya kültürel yeganeliğini de muhafaza ederek, Batı’nın
demokratikleştirici normlarını içine sindirmiştir. Bu
yaklaşıma göre, Japon medyası, kamuoyunun haklarının “bekçi
köpeği” olma görevini başarıyla yerini getirmiştir. Kowalewsky,
hepsi üniversite mezunu olan Japon medya çalışanlarına
uyguladığı anket ile Japon medyasının sansürcü olmaktan
uzak olduğu verisine ulaştı. (Kowalewsky’nin bulguları
için bkz. Ekler.)
Bunun yanında Japon medyasında kadın çalışanların daha
demokratik, dolayısıyla daha az sansür yanlısı olduğunu
ve rekabet, anti-faşizm, anti-konformizm ve cinsiyetin
sansürle dolaylı ama ölçülebilir bir bağlantıya (negatif
korelasyon) sahip olduğunu ortaya koydu. Japonya’nın genel
olarak “Konsensüs Politikasına” sahip olduğu iddia edilir.
Ancak günümüzde Japon medya raporları bu konsensüse aykırı
veriler ortaya koymaktadır. Yani Japon medyası üzerine
yapılan çalışmalar, medyanın kamuoyunun bilme hakkına
büyük oranda saygı gösterdiğini ortaya koymasına karşın,
pek çok rapor da medya davranışlarının bu idealden çok
uzak olduğunu göstermiştir.
TARİHTEN
BUGÜNE JAPON MEDYASINDA VE ANİMELERDE SANSÜR VE DENETİM
MEKANİZMALARI
“ANİMELERİN YASAL ÇERÇEVESİ: 175. MADDE”
Japonya’da sansür Tokugawa döneminde
(1603-1867), odunlar üzerine çizilen resimlere uygulanmaya
başlandı. Ahlakçılar ve sanatçılar arasındaki savaş o
zamandan günümüze süregelmiştir. Meiji Restorasyonu’nundan
sonra 1889’da “modern” hükümet yeni bir anayasa çıkardı.
Bu anayasa hazırlanırken, ABD yerine Prusya (Almanya)
ve İngiltere örnek alındı. Hükümet kendisine karşı yazılara
yer vermemesi için gazeteleri denetlemeye başladı. 1880’lerde
Ceza Kanunu hazırlandı ve “kamu ahlakına aykırı” ibaresinden
yola çıkan 175. Madde’ye yer verildi. Bu madde günümüzde
de uygulanmaktadır. Bu maddenin uygulanışı o kadar uç
noktalara vardırılmıştır ki, Renoir ve Manet’nin resimlerindeki
çıplaklıklar bir parça kumaşla kapatılmıştır. Zamanla
denetim kurulları ve Japon Mahkemeleri “edepsizlik” ve
“kamu ahlakı üzerinde zararlı etkisi olan” ibarelerini
biraz gevşettiler. Çünkü bu süreç içerisinde kamuoyunun
değer yargıları değişmişti.
1960’lardan beri Japonya’da eğlence amaçlı medya cinsellik
ve şiddet içeren görüntüleri ile yurtdışında kötü bir
üne sahip. Bu içeriğe özellikle animelerde, mangalarda,
filmlerde ve video oyunlarında rastlanıyor. 1870’lerin
başında Japon film endüstrisi çok miktarda cinsellik ve
şiddet içeren filmler yaptı ve bunları piyasaya sundu.
Bu tarz filmlerin etkilerini Japon toplumunda görmeyi
bekleyenler ise böyle bir etki ile karşılaşmayınca şaşırdılar.
Japon toplumunda ulusal birlik, onur ve değerlerle ilgili
olarak hükümet duyarlılığa sahiptir. Hükümet çalışanlarına
ve politikalarına, aileye ve dine saygı göstermek şarttır.
Bu konularda eleştiri yapmak geleneksel toplumsal kurallara
ve toplumun varlığına bir tehdit olarak algılanır. Bir
kamu politikası olarak bütün konuların tartışılması ancak
kültürel ve politik değerlere saygı çerçevesinde mümkündür.
Zamanla bireysel haklarla ilgili konuları benimsemelerinin
sonucu olarak 1947 Japon Anayasası’na “bireyin hak ve
özgürlüklerini” gözeten 19-23. Maddeler eklendi. Ancak
bu haklar geniş bir topluluğun ihtiyaçları çerçevesinde
göz önüne alınmalıydı. Bu hakları keyfi şekilde topluluk
huzuru pahasına kullanamazlardı. Her ne kadar, Madde 21’de
“sansür uygulanmayacaktır” ibaresi yer alsa da, hükümet
otoriteleri toplumsal hijyen/temizlik gerekçesiyle 1907
Suç Kodları’na müstehcen ürünlerin satış ve dağıtımıyla
ilgili olarak Madde 175’i eklediler:
“...müstehcen yazıları, resimleri
veya diğer tüm benzeri malzemeleri satan veya aynı şekilde
kamuya gösterenler hapis veya para cezası ile cezalandırılacaklardır.
Bu uygulama satış amacıyla bu tür malzemelere sahip olan
kişileri de kapsamaktadır.”
Ancak ne hükümet, ne de yargı
“müstehcen malzemenin” açık bir tanımını yapmıştır. Bunun
yanında bu malzemelerin kamu ahlakına ne tür bir zarar
verdiği de belirtilmemiştir. Ancak konulan bu standartların
Batı standartları olduğu açıktır. Yabancı ürünleri bu
kurallara tabi tutarken de bazı sorunlarla karşılaşılmıştır.
Örneğin bir Fransız sanat filminde Fransızca’nın kendine
has incelikleri ile ifade edilmiş müstehcen çağrışımları
tamamen dilin sanatsal kullanımını zedelemeden sansürlemek
çok zordur. Japon müstehcenlik yasası yerel yönetimin,
Gümrük Bürosu’nun ve denetim komisyonun görevidir. Gümrük
Bürosu, filmleri de içeren ithal ürünlerin müstehcen olup
olmadığını 1910 tarihli Gümrük Standartları Kanunu’nun
21. Maddesi’ne göre denetler. Burada müstehcenliğin ölçütü
“cinsel isteği artırma, tiksinti ve utanç duyguları uyandırma”
olarak belirlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı süresince ve
1980’lere kadar Gümrük Bürosu yetkisini bu tarz görüntüleri
kesmek ve bulanıklaştırmak şeklinde sürdürdü. Ancak
ciddi sanatsal içerikler sansüre tabi tutulmamaktadır.
Film sektöründe ülkeden ülkeye değişen standartların,
kuralların olması her ülkeyi kendine ait gönüllü sansür
organizasyonları kurmaya ve film yapımcılarını bu standartlara
uymakla yükümlü tutmaya yöneltmiştir (Salt: 2000). Anime
filmler de bu standartlara uymak zorundadırlar. 1970’lerde
Voltes V, G-Force ve Mazinger Z gibi bazı animeler “politik
temaları” Filipinler’de nedeniyle yasaklandılar. Haiman’a
göre sansürün amacı bireyleri ahlakın çöküşünden kurtarmaktır.
Bu nedenle, animeler de diğer TV ve sinema gösterileri
gibi “ahlaka ve hukuka aykırı, edepsiz, suça ve şiddete
yönlendirici” olduklarında sansürlenirler (Resmi Emir
No 1986, 2001). Aynı şekilde animelerde pornografi ve
şiddetin gösterilmesi silahlara, uyuşturuculara, sigaraya
ilişkin çelişkili mesajlar sunulması, suç ve suçluların
yüceltilmesi yasaktır.
175. Madde’nin Getirdikleri
Animelerin de, uymakta yükümlü
oldukları Japon Suç Kodu’nun 175. Maddesi insanları müstehcenlikten
korumak için hazırlanmıştır. Bu yasa, Japon insanına göre
fazla muhafazakardır. 175. Madde’ye göre “her tip görsel
sanatta cinsel organların gösterilmesi yasaktır”. Bu yasanın
yürürlükte olması nedeniyle Japonya’da satılan cd’lerde
çıplak karakterlerin cinsel organları siyah noktalarla
kapatılmıştır. Bu noktadan hareketle bazı ilginç sonuçlar
doğmuştur [29].
Japon
anime sanatçıları, sansürü tam tersi bir işlev için
kullanarak sansürlenen sahneleri daha belirgin hale
getirmişlerdir. Örneğin Rei Rei (1993) adlı animede
bir karakter “şimdi ruhundaki gerçeğe gözlerini aç”
demekte ve kamera aşağı doğru kayarak, karakterin (sansürlenmiş
bir şekilde) çıplak olduğunu göstermektedir. Böylece,
çıplaklık “açıkça” gösterilmiştir.
- Kuzey Amerika için üretilen
erotik animeler ise noktalarla sansürlenmemektedir.
TV ve Sinema İçerikleri Yaşa Göre
Sınıflandırılışı
1. GP (General Patronage) : Tüm
izleyicilerin izleyebileceği programlar
2. PG (Parental Guidance): Sadece ebeveynlerin gözetiminde
izlenebilen programlar
3. R (Rated): Sadece yetişkinlerin izleyebileceği programlar
- Animeleri Disney animasyonlarından
ve diğer Amerikan çizgi filmlerinden ayıran temel nokta
da, animelerin, sadece çocuklar için üretilmemesidir.
ABS-CBD kanalı yetişkinler için yapılan Evangelion’u
çocukların en çok televizyon izledikleri saatler olan
öğleden sonra kuşağında göstermiş ve sansürlemiştir.
- Escaflowne adlı oldukça ünlü
bir animeyi FOX, çocuk kuşağında sansürleyerek yayınladı
ve yetişkinlere hitap eden bu seriden çocuklar bir şey
anlamayınca rating düştü ve seri çocuk kuşağından kaldırıldı.
- Filipin televizyonu RPN 9,
Dragon Ball adlı ünlü animeyi İngilizce’ye çevirirken
bazı argo kelimeleri değiştirmiştir. Ancak anime severler
ve sansürü karşıtı olanlar “hangi 8 yaş üstü çocuk bu
kelimeleri bilmez? Cinselliğe ve şiddete dair olaylara
tanık olmaz?” sorusunu soruyorlar. Zaten Dragon Ball,
PG grubu bir programdır. Bu tür programların izlenmesi
aile kontrolü altında gerçekleştirilir. Bu nedenle ayrıca
bir sansüre gerek yoktur. Şiddet ve cinsellik dışında
ırkçılık, eşcinsellik ve savaş da aynı şekilde animelerde
sansüre uğratılan konulardır.
Angel
Cop ırkçı, Cardcaptor Sakura ise eşcinsel imalarından
dolayı sansüre uğramıştır.
- Sailor Moon’un eşcinsel karakterleri
nedeniyle bir çok ülkede bir çok yeri kesilmiştir. Bunu
engellemek için değişik ülkelerde kampanyalar yapılmıştır.
- Lisansı, Nelvana adlı Kanada
şirketine ait olan Card Captor Sakura (CCS) adlı animede
eşcinsel ilişki olduğu için, animeyi sansürledi.
- Ayrıca bazı ülkelerde, karakterler
arasında duygusal bir ilişkinin olabilmesi için karakterlerin
belli yaş sınırının üzerinde olması zorunluluğunu getirdiler.
SONUÇ
Sıradan izleyicilerin tersine,
anime hayranları farklı konularda animeler aramakta ve
bunlara internetten ya da orijinal mangalardan ulaşmaya
çalışmaktadırlar. Bu anlamsız sansür hareketlerini protesto
ederek “anime bir sanat türüdür. Çizerlerin ve yazarların
bir dizi veya sinema filmi yaparken sanatsal bir amaçları
vardır. Animeler sansürlendiklerinde özgün hikaye bozulur.
Yaratıcının vermek istediği anlam bozulur” demektedirler.
Bu animelerin asıl hedef kitleleri anime hayranlarıdır.
Eğer bu kişiler bir animenin aslının bozulduğuna inanırlarsa,
o anime zaman ve para kaybı olacaktır. Bu tür animeler
için video mağazaları vardır, ancak bu mağazalarda satılan
animeler bile sansüre uğramaktadırlar. Madem sansür ahlakın
avukatlığını yapma amacını güdüyor, entelektüel düşünme
hakkına engel olmanın da ahlak dışı olduğu neden düşünülmüyor?
Bizim eğlence olarak kabul ettiğimizi kendisi belirlemeye
çalışarak sansür, bizim eğlence konusunda karar verebilecek
yetide olmadığımızı iddia etmektedir. (Regidor: 2000)
Cinsellik ve şiddetin ne zaman sanat ve zaman “ahlaka
aykırı” olduğu sorusuna yanıt vermek oldukça güçtür. Ancak
bence bunu belirleyecek olan o ürünün hedef izleyici kitlesidir.
Bu ürünler eğer izleyicileri tarafından sanatsal bulunuyorsa
sansüre tabi tutulmamalıdırlar. Düzenleyicilerin bu sanat
türüne yabancı insanlar ve kuruluşlar olarak, bu konuda
nesnel ve doğru bir değerlendirme yapmaları mümkün değildir.
Bu ayrımın kültürden kültüre, hatta aynı kültür içerisinde
zaman içerisinde değişiklik göstermesi kaçınılmaz olduğu
için Ceza Kanunları da geçerliliklerini çok kısa süre
içerisinde kaybetmektedirler. Aynı zamanda bu kanunlar,
sadece kanun hazırlayıcılarının fikirlerini içermeleri
açısından yetersizlerdir.
Bu nedenle hazırlanan kanunlarda, izleyicilerin görüşlerine
de yer verilmeli, zamana göre uyarlanabilecek esnek kurallar
konulmalıdır. Yurtdışına pazarlanacak ürünlerde ise, o
ülkelerin sosyo-kültürel yapılarına dikkat edilmelidir.
ŞEMALAR
Şekil 1 (Japon
Kültürü, Güvenç, B.)
Ulusal (NHK)
Radyo ve TV Programları (Zaman)
| Yayın Türü |
Radyo (%) |
TV (%) |
| Haber |
39,5 |
32,5 |
| Eğitim |
1,4 |
16,4 |
| Kültür |
30,4 |
25,6 |
| Eğlence |
28,7 |
25,3 |
Şekil 2 (Japon
Kültürü, Güvenç, B.)
| Hafta
Günleri / (saat:dakika) |
Medya |
Pazar Günleri
/ (saat:dakika) |
3:19 |
TV |
4:11 |
35
|
Radyo
|
31 |
20
|
Gazete |
17 |
Şekil 3: Kowalewsky’nin
bulguları
| “Her zaman sansür
yaparım” diyenler |
(%) 0 |
| “Genellikler sansür yaparım”
diyenler |
(%) 2 |
| “Bazen sansür yaparım” diyenler |
(%) 21 |
| “Nadiren sansür yaparım” diyenler |
(%) 30 |
| “Asla sansür yapmam” diyenler |
(%) 47 |
Kaynaklar:
- Alexander, J (2000). “Obscenity,
Pornography, (and Violence): Rethinking Oshima’s In
The Realm of the Senses”, http://www.tulketh.high.btinternet.co.uk/kimota/reviews/n_erotic.htm.
- Aydın, Burak. “Aa-nii-mey (Anime),
Men-gaa (Manga)”.
- Aydın, Burak. “Japon Animasyonu-Anime”.
- Aydın, Burak (2002). “Japonların
Sonsuz Hayalleri ve Canlı Çizgileri”, Geceyarısı
Sineması. Ankara.
- Binark, Mutlu (2002). “Neden
Japon Popüler Kültürü? Neden Manga?”, Çizgili Hayat
Kılavuzu. Der. Levent Cantek. İletişim Yayınları:
İstanbul.
- Bredhoff, Stacey (1991). “Draw!:
Political Cartoons From Left To Right”. Washington DC:
National Archieves.
- Cantek, Levent (der.)(2002).
Çizgili Hayat Kılavuzu. İletişim Yayınları:
İstanbul.
- Corliss, R (1999). “Amazing
Anime”, Time. New York.
- Erdemir, Elif (1993). Culture
Space Relationship: Japanese Traditional Resident Interiors.
Ankara: The Department of Interior Architecture and
Environmental Design and Institute of Fine Arts İn Bilkent
University.
- Gülnay, Reha (1986). “Tarihsel
Gelişim İçinde Japon Kültür ve Sanatı”. İstanbul: Yıldız
Teknik Üniversitesi.
- Güvenç, Bozkurt (1989). Japon
Kültürü. Ankara: Türkiye İş Bankası.
- Hirono, Kyoko (1992). “Mr.
Smith Goes To Tokyo: The Japanese Cinema Under The American
Occupation”. Washington DC: Smith Sonian Institute.
- Ishiromori, S. (1998). Japan
Inc: An Introduction To Japanese Economics: The Comic
Book. Berkeley: University of California Press.
- Jingxiang, Xu (1990). 200
Cartoons From China. Beijing: China Today Press,
1990.
- Kowalewski, D (1999). Asian
Affairs: An American Review içinde, Censorship in the
Japanese Media: A Survey Report. New York.
- Muratoğlu, Erhan (1993). A
Sociological Study: Comics as the Sign of Popular Culture
in the 20th Century. Ankara: Bilkent Üniversitesi.
- Özkaracalar, Kaya (2002). "Vampir
Avcısı D: Kanşehveti", Altyazı.
- Pointon, S. (2000). “Orgasm
as Acocalypse: Urotsukidoji: The Legend of the Overfiend”,
http://www.pornquest.com/secco/anime/animefaq.html .
- Regidor, M. (2001).“Anime Censorship:
Otaku’s View”, http://www.studioproteus.com/mangasex.html
.
- Reyes, L. (2000). http://www.pitt.edu/zander/oshimapaper.html
, Akatod Retail.
- Saito, Hideo (1992). Cartoon
Design. Tokyo: Bijutsu Shuppan-Shal, 1992.
- Server, Lee (1999). Asian
Pop Cinema: Bombay To Tokyo. San Francisco, California:
Chronicle Books.
- Smoadin, E (1993). Animation
Culture: Hollywood Cartoons From The Sound Era.
New Jersey: Rutgers University Press.
- Tebbult, J. (2000) “Video Vulture”,
http://www.ocf.berkeley.edu/~animage/v3ixKF.html .
- http://abpea.no-ip.com/ABPEA_FAQ.html
- http://heavenspit.com/bishooneen/article2.html
- http://www.akadot.com/article/article-censorship1.html
- http://www.animeagency.com/features/7.php
- http://www.greatwest.ca/ffwd/Issues/2000/0210/vid2.htm
- http://www.nzwritersguild.org.nz/overfiend.html
|