|
İlksen İlden'le Seslendirme Ve Sailor Moon Üzerine
Yazar: Alpin
19 Mart 2003
Animelere
hayat ve duygu veren seslendirme sanatçılarına, Japonya’da
büyük saygı gösterilirken, ülkemizde maalesef bunu göremiyoruz..
Bu sanatçıların çoğu, izleyicilerin büyük beğenisini kazanmalarına
rağmen birer isimsiz kahraman olarak perde arkasında kalmaktalar.
Hepimizin severek izlediği animelere sesleriyle dilimizde
tekrar hayat verip, seslerini bu karakterlerle özdeşleştiren
bu sanatçıları sizlere tanıtmak istedik. Bu yüzden, Sailor
Moon'un TRT1'de üçüncü kez yayınlandığı şu günlerde, Usagi'yi
seslendirmiş olan sanatçıyla sizler için bir röportaj yaptık.
Seslendirme yapan sanatçılar hakkında en çok merak edilen
konulardan birisi, gerçek hayatta da seslendirdikleri karakterlerle
benzer yönler taşıyıp taşımadıklarıdır. Çünkü seslendirilen
karakter, seyircilerin gözünde zamanla sanatçının sesiyle
özdeşleşir. Röportaj yayınlanmadan önce özel yollardan bana
ulaşan bir çok kişi aynı soruyu sormuştu: "Acaba Usagi'ye
benziyor mu?". Aslında seslendirme sanatçıları, kendi
kişilikleriyle herhangi bir benzerliği olmasa bile, sesleri
uygun olduğu sürece çok farklı karakterleri seslendirip
onlara hayat verme yeteneğine sahip kişilerdir. O yüzden,
bu soruya genelde olumlu yanıt vermek mümkün olmaz. Ama
Usagi'yi seslendiren bayanla tanıştığım zaman durumun bu
sefer çok farklı olduğunu gördüm. Röportaj sırasındaki güler
yüzü, neşesi, sıcaklığı ve canlılığı ile çevresine mutluluk
saçan edası bir ara sanki Usagi'yle röportaj yapıyormuşum
gibi hissetmeme neden oldu. Zaten daha ilk telefon görüşmemizde
nezaket konuşmasını bir yana bırakıp ona adıyla hitap etmemi
isteyecek kadar içten ve sıcakkanlı oluşuyla beni etkilemeyi
başarmıştı. Buna bir de kendi güzelliği eklenince, yaklaşık
beş buçuk saat sürmüş olan beraberliğimiz boyunca zamanın
nasıl geçtiğini farketmek mümkün olmadı. Aşağıdaki röportaj,
aslında bu beş buçuk saatlik beraberliğimizin süresince
konuştuklarımızın çok kısa bir bölümünü oluşturmakta ama
umarız ki bu küçük çalışma, bu çok değerli sanatçıların
sevenleriyle buluşması için ileride yapılabilecek çalışmalar
için bir başlangıç olabilir.
Alpin: İlk olarak
kendinden kısaca bahsedebilir misin?
İlksen: Adım ilksen
İlden. 4 Ocak 1979 Ankara doğumluyum. ODTÜ jeoloji mühendisliğinde
okuyorum. 12 yıldır seslendirme yapıyorum.
Alpin: Seslendirmesini
yapmadan önce (Sailor Moon) Ay Savaşçısı hakkında bilgin
var mıydı?
İlksen: Evet, İnternet'ten
Sailor Moon hakkında biraz bilgim vardı. Bana Ay Savaşçısı'nı
seslendirme teklifi geldiğinde, hala denetimde olduğu ve
denetimden geçerse seslendirmesinin yapılacağı söylendi.
Kabul ettim. Uzun bir süre denetimden geçmesini bekledik.
Daha sonra seslendirmeye başladık...
Alpin: Ay Savaşçısı'nı
seslendirmek zor muydu?
İlksen: Aslında
bütün Japon çizgi filmlerinin seslendirmeleri zordur. Çok
hareketli, bağıra çağıra filan konuşurlar. Ay Savaşçısı'nda
da öyleydi. Usagi o kadar seri konuşuyordu ki çevirideki
bazı yerleri atlamak zorunda kalıyordum. Yani genelde zor
ama artık bir süre sonra kendinizi o karakterle özdeşleştirdiğiniz
için, nasıl konuşacağını, nasıl tepkiler vereceğini, nerede
ağlayacağını biliyorsunuz. Mesela Ay Savaşçısı, gülerken
bir anda avazı çıktığı kadar bağırır, ağlar filan... yani
o tepkiyi artık anlıyorsunuz. Bakın burada ağlayacak diye
kendinizi hazırlıyorsunuz. Bu yüzden, açıkcası çok büyük
problem yaşamadım.
Alpin: Peki Usagi
hakkında ne düşünüyorsun?
İlksen: Usagi aslında
çok saf bir kız. Her söylenilene inanıyor, ama dediğim dedik.
Bunun yanısıra bence güzel bir kız. Uzun sarı saçlı, uzun
bacaklı, büyük gözlü, çok hoş bir kız. Aslında kendimi onunla
çok özdeşleştirdim. Ben de onun gibiyim. Usagi böyle delidolu,
ne zaman nerede ne yapacağı belli olmayan, biraz kaprisli,
kıskanç, insanları paylaşmaktan çekinen, bazen huysuz bir
kız. Ama bence en önemli özelliği affetmeyi biliyor olması.
Alpin:
Bir de onun çocuğu var: Chibi Usa
İlksen: Evet, onu
hiç sorma. Gelecekten bir çocuk beklemiyorduk açıkcası.
Ben şey diye düşünüyordum, yoksa büyüdü evlatlık filan mı
aldı...
Alpin: İlginçtir,
Usagi'yi seven bazı kişiler Chibi Usa'yı sevmez (Örnek http://www.darkkingdom.com/cure
ve http://www.adequate.com/ChibiProject
)
İlksen: Neden?
Alpin: Usagi ile
çok kavga edip ona sorun yaşattığı için sinir bir karakter
olduğu, çok ciyakladığı filan söylenir.
İlksen: Aslında
hemen her çocuk karakter ciyaklar. Hele de Japon bir çocuksa...
Alpin: Bunun tam
tersi mesela Chibi Chibi var.
İlksen: Chibi Usa
da özünde çok iyi bir çocuk. O da dediğim dedik ve annesinin
yolunda ilerleyen bir çocuk. Yine de hoş bir karakter. Aslında
ben hepsini çok sevdiğim için, hiç biri hakkında kötü konuşamam.
Alpin:
Peki serideki favori karakterin kim?
İlksen: Luna...
Aslında gerçek hayatımda kedilerden korkarım ama...
Alpin: Bir de onu
soracaktım. Kedilerle aran nasıl?
İlksen: Çok kötü
(gülüşmeler) Radarlarım hep açıktır, kedi gördüğüm yerden
kaçarım. Köpeğim var ama kedilerle bir türlü aram barışmadı.
Yine de en sevdiğim karakter Luna.
Alpin: Sence Ay
Savaşçısı serisini sevenler, serinin en çok neyini seviyorlar?
İlksen: Sanırım
ki insanlara savaş olayı hoş geliyor. Bu her zaman vardır
biliyorsun. Kötülere karşı mücadele etme... Hele de bunu
özel güçleri olan genç yaştaki kızların yapması olabilir.
Açıkcası benim bu seriden öğrendiğim şey kararlı olmak.
Ben daha önce çok kararsız bir insandım. Usagi ayrıca dediğim
dedik, her şeyi anında söyleyen ama sonra pişman olup "Ay
ben ne dedim!" diyen... aslında biraz patavatsız bir
kızdı. Ben ondan şunu öğrendim ki her şeyi söylemek gerekiyor.
İçinde kalacağına, dışarı çıksın daha iyi. Bu da Usagi'de
olan bir şey. Ayrıca kötülüğün üzerine gitmesi, canlı ve
hareketli olması ve biliyorsunuz ki bölümler müziklerle
süslenmiştir, konserler filan olur... Bir de karakterler
hoş, mini etekler, uzun bacaklar... yerinde olmak istenilen
karakterler...
Alpin: Çok kalabalık
bir kadro seslendirdi sanırım.
İlksen:
Çok kalabalıktı. Hatta bir ara seslendirecek insan bulamıyorduk,
ben bir başkasını aktarıveriyordum aradan. Çok zorlandık
bu konuda. Gündüz erkek kılığında ama savaşırken bir anda
büstiyer ve deri şortlar giyen vamp savaşçılar vardı ki
erkek mi kız mı olduğunu bilmediğimiz Starlights karakterleri
konusunda yönetmenimiz çok zorlanmıştı. Bunları erkek sanatçılar
seslendirirken karakterler bir anda bayana dönüştüler ama
onları erkek sanatçılar seslendirmeye devam etti... O hafta
bayağı problem olmuştu... Bilmiyorum Japonlar bunu nasıl
kaldırıyor. Onlara göre çok normal herhalde.
Alpin: Peki seslendirenler
olarak birbirlerinizle ilişkileriniz nasıl? Hepiniz birbirinizi
tanıyorsunuzdur.
İlksen: Tabii ki.
Sonuçta aynı odada beraber çalışıyorsunuz. Bir de ben 12
yıldır bu işi yaptığım için seslendirme yapanların çoğunu
tanıyorum. Orada çok güzel bir arkadaşlık ortamı var.
Alpin: Starlights
karakterlerinin bayana dönüşmesi gibi şaşırtan başka olaylardan
örnekler verebilir misin?
İlksen: Chibi Usa'nın
kızım olması (gülüşmeler) "Nasıl ya?" filan oldum.
Nasıl kızım olabilirdi ki? Ondan sonra, yeri geldi iyi bildiğim,
dost bildiğim karakterlerin kötü olmaları... Genelde bunlardı
ama o erkekten bayana dönüşen karakterlere takılmış vaziyetteyim.
Bir de Haruka ile Michiru'nun aşk ilişkisi... Haruka'nın
savaşmadığı zaman erkek kılığında gezip, savaşırken etek
giymesi.
Alpin: Geçmişte
seslendirdiğin animeler var mı?
İlksen: Evet, çok
sayıda. Mesela Captain Tsubasa'da kardeşim Tsubasa'yı seslendiriyordu,
bense şu anda ismini hatırlayamadığım kocaman gözlüklü bir
oğlanı seslendiriyordum. Sonra... İnan çok anime var, sonuçta
12 seneden bahsediyoruz. Ama ardından seyretmeyince aklında
kalmıyor, seyredecek vakit de olmuyor, bu yüzden unutuluyor.
Alpin: Hepsi TRT'de
miydi, yoksa başka kanallar da var mı?
İlksen: İlk önce
TRT için çalışıyorduk, daha sonra özel kanallarla da çalıştık...
ama TRT'nin ciddiyeti hiç bir yerde yok, o bir gerçek. Emeğinin
karşılığını veren bir yer. İşinizi en iyi yaptığınız yer
TRT.
Alpin: Peki bu seslendirmeler
nerede, nasıl yapılıyor?
İlksen: Büyük bir
kat düşün. Orada sanatçıların dinlenmesi, oturup konuşması
için iki büyük odası ve üç tane de stüdyosu olan bir yer.
Kimin ne zaman neyi söyleyeceğini belirten, mesela "Usagi:
Geliyorum" gibi alt alta yazılardan oluşan text'ler
verilir. İçeri girmeden önce söyleyeceğiniz kısımları okursunuz.
Sonra yönetmen sizi stüdyoya çağırır. Stüdyoda karşınızda
bir ekran vardır. Oran'daki binaya taşınmadan önceki stüdyomuzda
çok büyük bir perdemiz vardı. Ama şimdi Oran'daki stüdyoda
biraz büyükçe bir televizyonla idare ediyoruz. Karşınızdaki
televizyondan sahneyi görüp kulaklıktan orjinal sesi dinliyorsunuz.
Ne zaman konuşacağınızı, ne zaman güleceğinizi filan oradan
ayarlamaya çalışıp okuyorsunuz. Aslında çok özveri isteyen,
çok zor bir iş. Hem metni takip edeceksin, hem sesini takip
edeceksin, hem kulaklıktaki sesi takip edeceksin, hem de
karakterin mimiklerini takip edeceksin. Bazen Labarba yapacaksın.
Labarba örnek olarak bir sahnede bir dükkandaki arka plan
gürültüsünün yaratılması için yapılan konuşmalardır. Sailor
Moon'da da bunu oldukça sık kullandık... Aslında çok zor
ama çok da zevkli bir iş.
Alpin: Bir bölümün
seslendirmesi ne kadar sürüyor?
İlksen: Dizinin
orjinal diline bağlı. Takip edilmesi zor olduğu ve çok bağıran
çağıran kişi olduğu için, Japon çizgi filmleri biraz daha
uzun sürüyor. Mesela Sailor Moon'un bir bölümünü seslendirmek
45 dakika kadar sürüyor. Bir de bizim çeviri sorunumuz vardı.
Sailor Moon'da yaşanmadı ama bir ara Japon çizgi filmleri
önce Japonca'dan İngilizce'ye sonra İngilizce'den Türkçe'ye
çevriliyordu. Eğer direkt Japonca'dan Türkçe'ye çeviri yapılmamışsa
oldukça zorlanıyorduk, çünkü okuduğunuzda hiç bir şekilde
uymuyordu. Ama sonradan Japonca'dan direkt Türkçe'ye çeviren
çevirmenler arttı.
Alpin:
Seslendirmeye başlamadan önce Usagi'yi seslendirmek
için yaptığın bir şey var mı?
İlksen: Benim genel
yapımda var aslında. Ben de sabah kalktığımda Usagi gibi
hiperaktif kalkarım. Devamlı gülen bi insanım. Açıkcası
o tipe bürünmem hiç zor olmadı. Ama sonuçta seslendirmeye
başlamadan önce havaya girmek ve seslendireceğiniz kişinin
karakterine bürünmek zorundasınız. Bir keresinde Hiroşima'ya
atılan atom bombasını anlatan çok eski bir filmi özel bir
kanal için seslendiriyorduk. Benim orada yaralanmış bir
kızı seslendirmem gerekiyordu. İnanın, kız ağlamasa bile
ben ağlayarak konuşuyordum. O kızın çektiği acıyı içinizde
hissediyorsunuz. Başka bir örnek vereyim. Bir tırın altında
ayağı ezilmiş bir kızı seslendiriyordum. Kız tüm film boyunca
bağırdı, ağladı. Eğer o acıyı hissetmezseniz, sesinizde
o duyguyu veremezsiniz, yapmacık olur. Usagi'de de öyle.
Eğer onun sevincini paylaşmazsanız, seslendirmeniz mümkün
değil.
Alpin: Mesela Usagi'nin
İngilizce seslendirmesini yapan Terry Hawkes, seslendirirken
Usagi'nin yaptığı el kol hareketlerinden, hoplayıp zıplamalarına
kadar tüm hareketleri stüdyoda kendisinin de yaptığını söylüyor.
İlksen: Evet, ben
de aynısını yapardım. Zaten bu tüm karakterler için geçerli,
çünkü bütünleşiyorsunuz o karakterle. Usagi'de de öyle.
Şarkı mı söylüyor?... havaya giriyorsun. Bağırıyor mu?...
havaya giriyorsun. Dünyayı kurtarmaya mı çalışıyor?.. Sen
de dünyayı kurtarmaya çalışıyorsun. Mesela Captain Tsubasa'yı
seslendirirken, arkadaşlar stüdyoda futbol oynamışlardı.
Alpin: 12 senedir
seslendirme yapıyorsun ve bu oldukça uzun bir süre. Peki
bu iş küçükken hayalindeki bir iş miydi? Seslendirme yapmak
gibi bir düşün mü vardı?
İlksen: Hayır, hiç
öyle bir düşüm yoktu. Ailem faal yetişmemi istiyordu. Önce
folklöre gittim. Sonra TRT Çocuk Korosu sınavına girip kazandım
ve orada çalıştım. Ben korodayken, seslendirme için bir
kaç kişinin seçileceğini duydum ve bu işe başladım ve hoşuma
gitti. Bir süre ikisini idare etmeye çalıştım. Sonra seslendirme
ağır bastı. Gençlik Korosu için çağırılmıştım ama gitmedim.
Zamanla seslendirmeyle özdeşleştim. İnanılmaz seviyorum.
Sevdiğim için de çok çalışıyorum. Memnunum yani halimden
ama hiç düşündüğüm bir şey değildi.
Alpin: Hiç gerçek
sahne deneyimin, tiyatro çalışman oldu mu?
İlksen: Bir iki
dizide çok kısa roller oldu. Ama açıkcası tiyatroyu yapamayacağımı
düşünüyorum. Çok fazla heyecanlanırım herhalde o kadar insanın
önünde. Ayrıca onu bilenler, uzmanları yapsın. Tiyatro için
eğitim gerekiyor ve ben bunun eğitiminden geçmedim.
Alpin: Seslendirme
için bir eğitim var mı?
İlksen: Kardeşim
ve ben seslendirme sınavını kazandıktan sonra, radyodan
gelmediğimiz için bize özel bir eğitim verildi. Atlıkarınca
dizisinin yönetmeni bizi özel olarak aldı, çalıştırdı. Seslendireceğimiz
dizileri kasete koydu, önceden provalar yaptırdı. Orada
bize neyi nasıl konuşmamız gerektiğini öğrettiler. Zaten
bir süre sonra bu sizde bir merak haline dönüşüyor. Bunun
doğrusu nedir diye merak edip imla klavuzuna bakıyorsunuz.
Büyüklerinize soruyorsunuz. Mesela Rüştü Asyalı benim için
çok özel bir insandır. Onun gibi ustalara soruyorsunuz.
Açıkcası orası bir kurs gibi. Neyin nasıl yapılacağını çok
iyi öğreniyorsunuz. Radyo seslendirmesi yapanlar ise küçük
yaştan itibaren başlayıp, çok büyük hocalardan çok iyi bir
eğitim alıyorlar. Ama bu televizyon seslendirmesinde yok.
Alpin: Şu anda seslendirmesini
yaptığın bir çalışma var mı?
İlksen: Şu anda
okula ağırlık verdiğim için seslendirmeye çok fazla ağırlık
veremiyorum. En son bir pembe dizim vardı ama ondan sonra
dizi almadım, çünkü okulla beraber zor yürüyor. Sabah seslendirmeye
girdiğinizde kaçta çıkacağınız belli olmuyor. Ama fırsat
bulduğum zamanlarda film seslendirmelerine gidiyorum.
Alpin: Peki gelecekte
ulaşmak istediğin nokta nedir?
İlksen: Haber spikerliği.
Kesinlikle bunun için çalışıyorum. Seslendirmeyi bırakmamamın
sebebi de budur. Açıkcası mesleğimi (jeoloji mühendisliği)
yapmayı düşünmüyorum ama TRT haber spikeri alırken üniversite
mezunu olması şartını koyduğu için okuluma devam ediyorum.
Okul bitince seslendirmeden spikerliğe geçmek istiyorum.
Nasıl Sylvester Stallone'un bir Rambo, Rocky karakteri Sezai
Aydın ile özdeşleşmişse, Bruce Willis'in sesi rahmetli Alev
Sezer ile özdeşleşmişse... açıkcası benim de sesim duyulsun,
insanlara haberleri ben vereyim... yani böyle bir isteğim
var... inşallah gerçekleşir.
Alpin: TRT'ye hiç
sevenlerinden mektup geliyor mu?
İlksen: Bana bu
konuda herhangi bir şey iletilmediği için bilmiyorum. Zaten
kimin seslendirdiğini bilmiyorlar ki. Eskiden seslendirdiğiniz
filmlerin, dizilerin sonunda isminiz yazardı ama onu kaldırdılar.
Sadece eş dost biliyor. Ama okulda mesela arkadaşlarım her
zaman için "şu kısmı bir okusana" "şu kısmı
bir daha söylesene" filan derler. Özellikle Atlıkarınca
dizisinde seslendirdiğim ve ilk göz ağrım olan Lora karakteri
bir ayrıdır benim için. Keza Usagi ise öteki özel karakterim.
Diğer konuştuğum karakterleri hatırlamam ama bu iki karakteri
asla unutamam. Lora gibi "Ben burdayım öğretmenim"
desene.. Usagi gibi konuşsana diyorlar. Ama sonuçta bu konuda
sadece çevrenizde popülersiniz, çünkü başkaları tanımıyor.
Alpin: Tanınmak
ister misin?
İlksen: Ben memnunum
hayatımdan (gülüşmeler).... Açıkcası haber spikerliği ile
tanınmak isterim. İşini iyi yapıyor denilmesini isterim
ve bunun için çalışırım. Elime aldığım işi en iyi şekilde
yapmak isterim.
Alpin: Bu işin maddi
kazancı nedir?
İlksen: Bu filme,
diziye, süresine ve konuştuğunuz role göre değişiyor. Miktarlar
TRT'de belli ve bunu yönetmenler ayarlıyor. Siz stüyodan
çıkınca imza föyünü doldurup konuştuğunuz karakteri yazarsınız.
Yönetmen föyü inceleyip ücreti belirler.
Alpin: Bu maddi
kazanç, sadece bu işi yaparak hayatınızı kazanmanıza yeterli
mi?
İlksen: Evet. Kazanan
insanlar da var. Eğer bütün vaktinizi oraya verirseniz kazanırsınız.
Başarınıza ve çalışmanıza bağlı. Mesela bu iş benim bütün
öğrencilik hayatımdaki harcamalarımı çıkardı.
Alpin: Bazen bayan
sanatçılar erkekleri seslendirebiliyor, erkek sanatçılar
bayanları seslendirebiliyor. Senin seslendirdiğin erkek
karakterler oldu mu?
İlksen: Evet. Benim
erkek seslendirdiğim oldu tabii ama bu sesinize bağlı. Mesela
kız kardeşimin sesi tok ve erkeksi olduğu için hep erkekleri
seslendirdi. Bazen yaşı olan hanımlar, küçücük çocukları
seslendirirler, çünkü sesleri öyledir.
Alpin: Bir karakteri
seslendirmeye başladığınızda ne kadar ve ne zaman seslendireceğiniz
konusunda en başından bilginiz oluyor mu? Bu iş nasıl bir
düzen içinde yürüyor?
İlksen: Yönetmenler
daha önceden seyrettikleri için bir kaç bölüm öncesinden
bunu haber veriyorlar. Hangi günler gideceğiniz size iletiliyor.
Mesela Ay Savaşçısı'nın seslendirmeleri Salı ve Cuma günleri
yapılıyordu.
Alpin: Bir günde
genelde kaç bölüm seslendiriyorsunuz?
İlksen: Değişiyor
ama genelde 5-6 bölüm. Tabii o da büyük bir sabır işi. Ciyak
ciyak bağıran bir sürü insan... Hem kulaklıktan hem de yanınızdan
gelen sesler... Çok zorlandığım zamanlar oluyordu, hele
sonlara doğru sesim çıkmıyordu. Bu işi ayakta yaptığınız
için, yorgunluktan bitap düşmüş oluyorsunuz, bağırmaya haliniz
kalmıyor.
Alpin: İncelediğim
bir yazıda Japon seslendirme sanatçılarının, Amerikalı seslendirme
sanatçılarıyla karşılaştırıldığında daha başarılı oldukları,
çünkü Japon seslendirme sanatçılarının aynı zamanda çok
iyi şarkı söyleyebildikleri ama bir çok Amerikalı seslendirme
sanatçısının iyi şarkı söyleyemediği savunulmuştu. Bu görüş
hakkında ne dersin?
İlksen:
Doğru. Türkler'de de böyle bir eksiklik var. Bu aslında
oldukça zor bir iş. Mesela ben Eureeka'nın Şatosu'daki şarkı
söyleyen balıklardan birini seslendiriyordum. Bu şarkıları
seslendirirken devamlı provalar yapıp günlerce çalışmıştık.
Ama bir de çeviri sorunu var. Ne kadar çok çalışsanız da
o duyguyu yakalayamıyorsunuz. Bence bu gibi durumlarda,
mümkünse çevirinin altyazı olarak geçilmesi daha iyi olur.
Ama bu, özellikle çizgi filmlerde önemsenmiyor. Eğer hem
şarkıyı söyleyenler hem seslendirenler aynı kişilerse, gerçekten
Japonların sesleri çok güzel.
Alpin: Seslendirme
yapmanın sana en büyük getirisi ne oldu?
İlksen: Büyük ustalarla
çalışarak Türkçe'yi düzgün konuşmayı öğrendim, doğru vurguları
öğrendim. İnsanlar size gelip de "şu lafın doğrusu
ne?", mesela "meyve mi? meyva mı?" diye sorduklarından
doğrusunu söyleyebilmek çok güzel bir şey... Kendime güvenim
arttı. Maddi kazancı da olduğu için ayaklarımın üzerinde
durmayı öğrendim. Daha bir çok getirisi oldu...
Alpin: Türkiye'de
favorin olan bir seslendirme sanatçısı var mı?
İlksen: Evet. İlk
aklıma gelenler Çetin Tekindor, Sungun Babacan, Rüştü Asyalı,
Sezai Aydın, Selma Yeşilbağ...
Alpin: Seslendirme
yapmasaydın ne yapardın?
İlksen: Türk Sanat
Müziği Korosu'na devam ederdim. Ondan da müthiş keyif alıyordum
ama ikisi bir arada gitmedi. Birini tercih etmem gerekti,
o da seslendirme oldu.
Alpin: Herkes seslendirme
sanatçısı olabilir mi?
İlksen: Bizim statümüz
öyle görünüyor, seslendirme sanatçısı diye, ama ben açıkcası
kendimi sanatçı olarak görmüyorum. Çünkü çok büyük ustalar
var ve ben bir hiçim onların yanında... Az çok idare ediyoruz
işte... Sorunun cevabı ise,.. herkes olamaz. Bu gerçekten
yetenek ve sabır işi. Düzgün konuşmak, tonları ve vurgulamaları
doğru yapmak gerekiyor. Sesiniz çok güzeldir ama mikrofonda
kötü çıkar. Sesiniz kötüdür ama mikrofonda güzel çıkar.
Sesin uygun olması gerekiyor. O gün ilk sayfada ve bir de
son sayfada konuşman vardır. Bunun için üç saat orada beklemen
gerekebilir. Müthiş bir konsantrasyon gerekiyor ki daha
önce dediğim gibi bir çok şeyi aynı anda takip edebilmek
gerekiyor. Bu işe girmek isteyenlere tavsiyem ise... TRT'ye
ilk giriş çok önemli ve girmek şu anda oldukça zor. Çok
yetenekli olmanız, ilk rolle kendinizi gösterip devamını
getirmeniz gerekiyor.
Alpin: Ay Savaşçısı'nın
seslendirme yönetmenliğini özel birisinin yaptığını belirten
bir duyum almıştım. Bu doğru mu?
İlksen: Ay Savaşçısı'nın
seslendirme yönetmenliğini, yakın bir tarihte vefat etmiş
olan Birim Baysuğ yapmıştı. Senelerini TRT'ye vermiş çok
emektar bir yönetmen ve Türkiye'deki ilk yönetmenlerdendi.
İnanılmaz derecede iyi bir insandı. İkinci baba yerine koyduğum,
çok ayrı bir insandı benim için. Özellikle de Sailor Moon'da
çalışırken çok büyük desteğini görmüştüm. TRT'de de çok
iyi bir konumu vardı, çünkü zaten senelerin TRT'cisiydi.
Alpin: İstersen
biraz da sansür konusuna girelim. (Sailor Moon'un yaklaşık
20 ülkede nerelerinin değişitirilip kesildiğine dair bir
liste uzatarak) TRT'de Sailor Moon'a uygulanan sansür mekanizması
nasıl işliyor? Siz herşeyi olduğu gibi seslendiriyordunuz
da başka bir merci mi kesiyordu, yoksa siz kendiniz de seslendirirken
kesinti ve değişime gidiyor muydunuz?
İlksen:
Seslendireceğimiz bir eserde nerelerin kesileceğini bazen
baştan biliyoruz bazen de bilmiyoruz. Çünkü hem seslendirmeden
önce hem de sonra denetim var. Ama bize filmlerin henüz
denetimden geçmeden, kesilmeden geldiği de olur ve yönetmen
bize der ki "burayı atlıyoruz, çünkü kesilecek".
Bu durumda oralar seslendirilmez. Mesela "şeytan"
kelimesini kullanmayız. TRT'de "büyü" denilmez,
"sihir" denilir. Bizim Sailor Moon'u seslendirirken
değiştirdiğimiz çok şey oldu. Mesela Haruka ve Michiru arasındaki
aşk ilişkisi gibi. Starlights'ın konuşmalarını da çok değiştirdik.
Yani çocuklara kötü örnek olabilecek şeyleri kullanmamaya
çalıştık. Belki çoğu sahneyi öyle kurtarmışızdır. Mesela
bu aşk ilişkisini yazıldığı gibi okusaydık, denetimden geçmez
ve tamamen kesilirdi. Ama biz buralarda değişiklik yaptığımız
için bazı yerler yayınlanabildi.
Alpin: TRT'de Sailor
Moon ilk yayınlandığında 3. sezonun ortasına kadar yayınlanıp
durdurulmuştu. Bu arada TRT'ye telefon edip nedenini soran
arkadaşlara, TRT'den bu çizgi filmin çocuklara göre olmadığı,
bu konuda sorulacak soruları cevaplamayacakları yanıtı veriliyordu.
3. sezonun ortasında neden yayından kaldırıldığı ama bir
süre sonra en baştan yayınlanmaya başlayıp tüm bölümlerinin
yayınlandığı konusunda bir bilgin var mı? Bu zararlı gördükleri
şeyi niye şimdi 3. kez tekrar yayınlıyorlar?
İlksen: Açıkcası
bilmiyorum. Seslendirmesi belli bir noktada kesilmişti ve
biz bitti sanıyorduk. Daha sonra ise bunun devamı gelecek
denildi. Belki, ebeveynlerden "siz nasıl erkek karakterleri
deri kıyafetli kadın kılığına sokan bir şeyi yayınlıyorsunuz"
gibi şikayetler gelmiş ve TRT arada kalıp diziyi kaldırmış
ve bir süre ortalığın durulmasını beklemiş olabilir. Belki
TRT'de bir yönetim değişikliği olmuş ve yeni yönetim devamına
izin vermiş olabilir.
Alpin: Amerika gibi
bazı ülkelerde Sailor Moon kesile kesile kuşa döndürülerek
yayınlanmıştı ama Almanya, Yunanistan, Endonezya, Rusya
gibi ülkelerde bildiğimiz kadarıyla bir sansür uygulanmadı.
Türkiye'de ise TRT, Amerika'daki kadar olmasa da belli bir
sansür uyguladı. Bu konudaki görüşlerin neler?
İlksen:
Bu bence o ülkelerdeki çocukların yetiştirilme tarzına ve
sosyal yapıya bağlı bir şey. Mesela Hollanda'da eşcinsellerin
evlenmeleri de yasal kılındı. Oralarda çok daha uç örnekler
yaşandığı için bunlar normal geliyor olabilir. Belki Almanya'da
olsam gerek görmezdim ama Türkiye'de TRT'nin Sailor Moon'a
uyguladığı sansürün gerekli olduğunu düşünüyorum. Bir de
biliyorsunuz ki çocuklar iyi şeyleri pek örnek almazlar,
kötü şeyleri örnek alırlar. Çocuklara bu tür şeylerin gösterilmemesi
taraftarıyım. İki kızın aşk ilişkisini yayınladığınız zaman,
çocuklar bunlara özenip anne babalarına "Burada vardı,
biz de aynısını yaptık" dememeliler.
Alpin: Rahat seslendirdiğin
ve kendini yakın hissettiğin bir karakter tipi var mı?
İlksen: Usagi! (gülüşmeler)
Gerçekten çok severek seslendirdim.
Alpin: Sailor Moon'da
şarkılar, özellikle konuşmalar başladığında birden kesiliyordu.
Acaba bunun nedeni hakkında bilgi var mı?
İlksen: Açıkcası
bilmiyorum. Japonca bir şarkının üzerine yapılan Türkçe
konuşmanın çok karışabileceğini düşünmüş olabilirler. Bazı
özel stüdyolarda yapılan seslendirmelerde yetersizlikler
nedeniyle, mesela bir ormanda geçen sahnede konuşmalar başladığı
anda ormanın sesi kesilir. TRT'de çok gelişmiş bir teknoloji
olduğu için genelde böyle şeyler olmaz. Bir teknik sorundan
kaynaklanıyor da olabilir.
Alpin:
İleride Türkiye'de gösterilme şansı olursa, senin seslendirmeni
istediğim iki anime karakteri daha var. Chobits'deki Chii
karakteri ve Ah! My Goddess'taki Belldandy karakteri.
İlksen: (Chobits'in
mangasını incelerken) Ne kadar tatlı... Saçlar da tam bana
göreymiş, çok şirin...
Alpin: Bir arkadaşın
özel bir sorusu var. "Mamoru'yu seslendirecek yeni
bir kişi isterler mi?" diye sormuş ve kendisini aday
göstermiş.
İlksen: (gülüşmeler)
Ona müjdeli bir haber verebilirim. Mamoru'muz İstanbul'a
gitti. Tekrar seslendirme olursa, bu arkadaşla görüşelim...
Alpin: Japonya'da
Sailor Moon'un seslendirenlerin yaşlarına baktığımızda temel
karakterleri seslendirenlerin yaklaşık 30-40 yaşlarında
olduğunu görüyoruz. Sizde seslendirenlerin yaş ortalaması
nasıldı?
İlksen: Yaş ortalaması
gençti. En genci 1980 doğumlu, en büyüğü yaklaşık 35 yaşlarındaydı.
Alpin: Bağlı olduğun
özel bir şirket, ajans var mı?
İlksen: Hayır, yok.
Alpin: Seslendirme
sanatçısı olmak isteyenlere tavsiyelerin neler?
İlksen: Kesinlikle
disiplinli , saygılı olmalılar ve devamlı yeni şeyler öğrenmeye
açık olmalılar.
Alpin: 3 dilek dileme
şansın olsaydı ne dilerdin?
İlksen: Birincisi
okulumu bitirmeyi dilerdim. İkincisi mutlu olmayı dilerdim.
Üçüncüsü sağlıklı olmayı dilerim. Sağlık ve mutluluk benim
için çok önemli.
Alpin: Son olarak
sevenlerine iletmek istediğin bir şey var mı?
İlksen: Benimle
ilgilenerek, soru yöneltme zahmetinde bulunanlara ve size
Alpin bey çok çok teşekkür ediyorum. Yaklaşık beş buçuk saat
boyunca inanılmaz şeyler öğrendim, inanılmaz şeyler konuştuk.
En kısa sürede tekrar görüşmek dileğiyle...
Bu röportaj, Alpin
tarafından İlksen İlden ile 1 Mart 2003 tarihinde
yapılmıştır. Röportaj metni ve resim İlksen İlden'in izni
altında sitemizde yayımlanmaktadır. İzinsiz olarak başka
yerde yayımlanamaz.
|